İşçi kontrolüne karşı Taylorizm

▪ Taylorizm
▪ Proleter sabotaj
▪ İktidardan önce iktidardan sonra
▪ İşçi sınıfına karşı kalkan sopa
▪ Radek’in kehaneti

7-14 Ocak 1918’de yapılan Rusya Sendikalar Kongresi’nde, Metal İşçileri Sendikası sekreteri kılığında Aleksey Gastev adında enteresan bir zat da vardı. Aleksey Gastev, Taylorcu çalıştırma sistemine hayranlığıyla biliniyordu.

Gastev, kongreye, üretkenliği artırmak için Taylor sistemine geçilmesini öneren bir karar tasarısı sundu. Kongre büyük bir çoğunlukla tasarıyı kabul etti.

Belli bir dönemi ele alan araştırma, o dönemdeki aktörlerin kendileri hakkında ne dediklerini sadece not eder. Araştırmanın asıl araştıracağı husus, kişilerin kendileri hakkında ne dedikleri değil, fakat ileri sürdükleri görüşlerin ve aldıkları tutumların pratikte hangi eğilimlerin önünü açtığıdır.

Kongrenin yapıldığı 1918 Rusya’sında, her devrimci dönemde olduğu gibi, eskiyi geri getirmeye çalışan eğilim ile eskiyi inkâr etmekte olan eğilim birbiriyle mücadele hâlindeydi. Bir yanda sermayenin bir hayli sarsılmış olan toplumsal iktidarı vardı. Geriletilmiş ama yok edilememiş olan bu sapkın toplumsal iktidar, günlük yaşamda kendini yeniden üreterek toparlanma gayretindeydi. Öte yanda da mülksüzlerin gidişatı kendi ellerine alma mücadelesi vardı.

Gastev’in Taylor sistemine geçme önerisi, devrimci saldırının hırpaladığı sermayenin fabrikalardaki tahakkümünü yeniden kurma mücadelesine tercüman olmuştur. İşçi kontrolü mücadelesine karşı mevzilenen devletçi sapma, Taylor sisteminde, fabrikaları dize getirmenin manivelasını bulmuştur.

Taylorizm 

On dokuzuncu yüzyılda yaşanan sanayileşme hareketi, işçileri makinelerin eklentisi hâline getirmek suretiyle, sermayenin gerçek egemenliğini kurmasını sağladı. Kapitalistler, makineli üretimin potansiyellerinden sonuna kadar yararlanabilmek için, işçileri sıkı disiplin altında çalıştıracak yeni kontrol yöntemleri aramaya başladılar.

Amerikan kapitalizminin yetiştirdiği Frederick Taylor, bu ihtiyaca cevap olarak, 1890’larda “bilimsel iş yönetimi”ni geliştirdi.

Taylor’a göre, öznel becerilere dayalı üretim süreçlerini gerçek anlamda kontrol etmek mümkün değildi. Çünkü tasarlama, plânlama gibi zihinsel işler usta işçilerin elindeydi. Üretim süreci üstünde tam bir kontrol kurmak için, üretimin zihinsel yanı fiziksel yanından ayrılmalı ve fabrika yönetimlerine verilmeliydi. Bu durumda, üretimin örgütlenmesi üzerinde işçilerin hiçbir ağırlığı kalmayacaktı.

Taylor’a göre, üretim süreci niteliksiz işçiler tarafından da yapılabilecek kadar küçük parçalara bölünmeliydi. Böylece, hem nitelikli işçilerin üretimi fiilen kontrol etmelerine son verilecek hem de ucuza çalıştırılan düz işçilerden, hep aynı işi yaparak robotlaşacakları için, yüksek verim alınacaktı.

Bir işi yapmanın tek doğru yolu vardı ve bu doğru yolu işçiler değil, fakat emek sürecini dışarıdan gözlemleyen bir uzman belirleyebilirdi. Çünkü işin nasıl yapılacağı işçilere bırakıldığında, işçiler aralarındaki dayanışma gereği işi ağırdan almakta ve böylece yönetimi kandırmaktaydılar.

Gözlemci, elinde kronometre, iş sürecinin her bir parçasının ne kadar zamanda yapıldığını ölçmeliydi. Yapılan işle doğrudan ilgisi olmayan bütün hareketler elenmeliydi. Böylece o işi en kısa zamanda ve en az işlemle bitirmenin standardı çıkarılmalıydı. Belirlenen iş kotalarının altında kalan işçinin ücretinden kesinti yapılmalı, üstüne çıkana prim verilmeliydi.

Taylor’un geliştirdiği “bilimsel iş yönetimi” sistemindeki “bilimsel” lâfı, Taylor’un sanki genel anlamda emek faaliyetini yürütmenin doğru yöntemini bulduğu izlenimini uyandırır. Oysa Taylor sistemi, genel anlamda emekle değil, fakat insana yabancılaşmış emekle, yani ücretli emekle ilgilenir.

İnsana ait olan emek, yani komünal emek Taylor’un ufkuna girmez. Taylor’un zihni ücretli emekle sınırlıdır. Taylor’un geliştirdiği yöntem, işçiyi, sermayenin tahakkümü altında, artı-değer üretimini maksimize edecek şekilde çalıştırmanın yöntemidir.

Proleter sabotaj

Devrimci dönüşüm dönemleri, süreci geri devşirmeye çalışan eğilimler ile ileri çekmeye çalışan eğilimlerin kolayca ayırt edilemediği karmaşa dönemleridir. Böylesi dönemlerde farklı farklı çıkarlar, zamanın muteber ideolojisinin meşrulaştırıcı dilini kullanmak suretiyle önlerini açmaya çalışırlar.

Dönüşüm dönemlerinde hararetle savunulan tezler, çoğu durumda, tarihin o döneminde gerçekte ne olduğunu değil, fakat o dönemdeki aktörlerin içinde yaşadıkları dönüşümü ne gibi ideolojik formlarla algılayıp ifade ettiklerini gösterir. Onun için ele alınan dönemin kendi hakkındaki bilincine, o dönemdeki siyasal aktörlerin kullandığı retoriğe değil, fakat o bilinç ve retorikte şifrelenen toplumsal gerçekliğe bakmak gerekir.

Gastev’in savunduğu Taylorcu görüşlerin şüphesiz ki gerçek yaşamda karşılığı vardı. Çarlık, sanayileşmede geç kalmanın sorunlarını aşamadan yıkılmıştı. Gastev, Taylor felsefesini yeni rejimin diline uyarlayarak, aslında, eski rejimin çöküşüyle kesintiye uğrayan sanayileşme sürecini ateşlemenin modernist argümanlarını sağladı.

Gastev’e göre çağın örgütleyici iktidarı insanlarda değil, fakat makinelerdeydi. Makineler, bireylerin iradelerinden bağımsız olarak, kendi yasa ve normlarını yaratmaktaydılar. O hâlde, modern çağda işçiler, makinelerin yarattığı yasa ve normlara tâbi olmalıydılar:

“Aletlerin (makinelerin – YZ) ve toplumsal otomasyonun her yere nüfuz eden örgütleyici iktidarı ile karakterize edilen çağda, … modern fabrika yapısı, kültürün ve modern psikolojinin tamamen yeniden yapılanması için gereken araçları sağlamaktadır. …

“Makineler ve makine kompleksleri, bireylerin iradesinden bağımsız olarak kendi uyumlu yasalarını ve normlarını yaratmaktadır. …

“Modern çağda toplumsal iş yönetiminin makinelere adapte olma işlevi taşıması gerektiğini ne kadar vurgulasak azdır. Bu nedenle beyan ediyoruz ki, modern makineli üretim ve örgütlenme çağında toplumsal üretim araçları artık insan emeğinin eklentisi değildir. İnsan artık makinelerin efendisi değildir. Aksine, toplumsal emek, makinelerin ‘altında’, makinelerin mekanik yasalarının ve teknolojik işleyiş alanın uzantısı olarak yer alır.” (Aktaran: D. R. Shearer, Aleksey Gastev, Russian Modernism and the Proletarian Cultural Tradition, s. 71-73. https://etd.ohiolink.edu/apexprod/rws_etd/send_file/send?accession=osu1145455042&disposition=inline)

Gastev’in makinelere atfettiği örgütleyici iktidar, gerçekte, makineler vasıtasıyla işçiler üstündeki tahakkümünü pekiştirmekte olan sanayi sermayesinin iktidarıydı.

Gastev makinelerin büyüsüne kapılmış bir modernistti. Sanayileşme hummasıyla zihni öylesine hasar görmüştü ki, 24 Mayıs –  4 Haziran 1918 tarihli Halk Ekonomik Konseyler Kongresi’nde yaptığı konuşmada, yukarıdan dayatılan üretim normlarına karşı işçi sınıfının direnişini sabotaj diye karalamıştı:

“Doğrusunu söylemek gerekirse muazzam boyutlara ulaşan bir sabotajla karşı karşıyayız. Ne zaman ki korkmuş bir burjuvayı sabotajcıymış gibi önüme getirip burjuva sabotajdan söz ediyorlar, gülesim geliyor. Ülke çapında, yaygın, proleter bir sabotaj var karşımızda. Ne zaman işçilere üretim normlarını empoze etmeye kalkışsak, işçi yığınlarının muazzam direnişiyle karşılaşıyoruz.” (Aktaran: S. N. Prokopoviç, SSCB’nin Ekonomik Tarihi, Fr., s. 270.)

Sermayenin sapkın toplumsal iktidarı âdeta Gastev’de ete kemiğe bürünmüş, sermayenin pratik eleştirisini yapan işçi sınıfına karşı ateş püskürüyor.

İktidardan önce iktidardan sonra 

Lenin, iktidara gelmeden önce, “Ağır Çalıştırmanın ‘Bilimsel’ Sistemi” başlıklı makalesinde Taylor sistemi için şöyle diyordu:

“Taylor, sistemini ‘bilimsel’ diye tanımlıyor. … Bu sistemin amacı, aynı uzunluktaki iş gününde işçiden üç misli daha fazla emek sıkıp çıkarmaktır. …

“Kapitalist toplumda bilim ve teknolojide ilerleme, ağır çalıştırma sanatında ilerleme demektir.” (V. İ. Lenin, “Ağır Çalıştırmanın ‘Bilimsel’ Sistemi”, 13 Mart 1913, TE, İng., c. 18, s. 594-595.)

Bolşevik sendika lideri Mikhail Tomski’ye göre, Gastev, iktidara geldikten sonra Lenin’i kendi görüşleri doğrultusunda etkilemiştir: 

“Tomski’ye göre, 1917 ve 1918’de Metal İşçileri Sendikası sekreteri olan Gastev, Lenin de dâhil olmak üzere parti görevlilerini, sendikacı arkadaşlarını, enkaz hâlindeki Sovyet ekonomisinde emek üretkenliğini artırmak için parça başı ücrete geçmeye ikna etmede baş rolü oynamıştır.” (D. R. Shearer, “Aleksey Gastev, Russian Modernizm and the Proletarian Cultural Tradition”, s. 20. https://etd.ohiolink.edu/apexprod/rws_etd/send_file/send?accession=osu1145455042&disposition=inline) 

Gastev’in etkisiyle ya da değil, aşağıdaki satırları aynı Lenin yazmıştır:

“Parça başı çalışmayı gündeme almalı, bunu uygulamalı ve pratikte test etmeliyiz. Taylor sistemindeki bilimsel ve ilerici olan her şeyi uygulama meselesini öne çıkarmalıyız. …

“İleri ülkelerdeki halklara kıyasla Rus kötü bir işçidir. Çarlık rejimi altında ve serflik kalıntılarının sürmesine bakarak başka türlü de olamazdı. Sovyet hükûmeti, çalışmayı öğrenme görevini bütün kapsamıyla halkın önüne koymalıdır. Kapitalizmin bu alandaki son sözü olan Taylor sistemi, bütün kapitalist ilerlemeler gibi, çalışma sırasındaki mekanik hareketlerin analizi, gereksiz hareketlerin elenmesi, çalışmanın doğru yöntemlerinin belirlenmesi, en iyi muhasebe ve kontrol sisteminin uygulanması vb. alanındaki en büyük bilimsel kazanımlar ile burjuva sömürünün katışıksız vahşetinin bir bileşimidir. Sovyet Cumhuriyeti, her ne pahasına olursa olsun, bilim ve teknolojinin bu alandaki bütün değerli kazanımlarına sahip çıkmalıdır.” (V. İ. Lenin, “Sovyet Hükûmetinin Acil Görevleri”, Mart – Nisan 1918, TE, İng., c. 27, s. 258-259.)

Lenin’e göre “Rus kötü bir işçidir”. Halk, eski rejimde çalışmayı öğrenememiştir. O hâlde, Sovyet hükûmeti halka nasıl çalışması gerektiğini öğretmelidir!

Bu akıl yürütme tarzı, halka tepeden bakan, halka biçimlendirilecek bir nesne muamelesi yapan toplum mühendisliği tarzıdır. Bu tarz, geri kalmış toplumları muasır medeniyet seviyesine çıkarmaya özenen modernist seçkinlerin tarzıdır.

Bilim ve teknoloji kültü, modernleşme heveslisi şark aydınlarında hep yaygın olmuştur. Garp medeniyetine bir yandan haset eden, öte yandan da içten içe hayranlık besleyen şark ezikleri, bilim ve teknolojiyi, ait olduğu bütünden koparıp alarak kullanabilecekleri bir şeymiş gibi algılamışlardır: “Batı’nın iyi yanlarını alalım!”

Taylor, Lenin’in iddia ettiği gibi çalışmanın doğru yöntemlerini değil, fakat işçilerden daha fazla artı-değer çıkarmanın kırbaç yöntemlerini bulmuştur. 1918 Rusya’sında, işçi kontrolüne karşı Taylor azgınlığını dayatan devletçi sapma, böylece artı-değeri çoğaltarak sanayi sermayesini büyütmeyi amaçlamıştır.

Kışlık Saray baskınından sonra sanayiin yönetimi, adım adım devletin atadığı direktörlerin eline geçti. Lenin’in “kapitalizmden bilimsel ve ilerici olanı alalım” mealindeki manipülasyonu, devletçi sapmanın işçi kontrolü hareketini ezmesini meşrulaştırmak için kullanıldı.

İşçi sınıfına karşı kalkan sopa

Her tarihsel momentte mücadelenin önünü açacak en parlak çözümler, toplum mühendisi karizmaların zihninden değil, fakat yığınların yaratıcı pratiğinden çıkar. Kurtuluş mücadelesi, ileri sürülen çözüm önerilerini pratiğin diliyle tartışarak kendi yolunu kendisi açar.

1918 Rusya’sında, sanayiin yönetimi için iki eğilim çatışmaktaydı. Hükûmet, sanayide Taylor sistemine ve tek adam diktatörlüğüne geçişi dayatıyordu. İşçi kontrolü mücadelesi ise fabrika yönetimlerinin “yerel ekonomik konseylerin kontrol ve liderliği altındaki, işçilerden ve teknik personelden oluşacak karma kurullara” verilmesini savunuyordu.

1917 Ekim darbesiyle hükûmet olan devletçi sapmayı aklamakla işlevli resmî tarihe göre, sanayide üretimi ayağa kaldırmak için işçilere Taylorcu disiplinin dayatılması zorunluydu, başka bir çözüm yolu yoktu.

Oysa Taylorcu dayatma, sadece, mevcut yabancılaşmış faaliyeti tasdik eden pozitif mecranın sınırları dâhilindeki bir seçenekti. Yabancılaşmış faaliyeti inkâr mücadelesinin açmakta olduğu negatif mecra ise farklı perspektifler sunmaktaydı. Örneğin Bolşevik partideki sol kanat, hazırladığı “Şimdiki Durum Üstüne Tezler”de, Taylorcu dayatmayı eleştirmiş ve farklı çözüm önerileri ileri sürmüştü.

Sol kanadın tezleri, haftalık Komünist dergisinin 20 Nisan 1918 tarihli birinci sayısında yayımlandı. Tezlere göre, yerel organların otonomisini kaldırmaya, bürokratik merkezileşmeye, komiserler yönetimine doğru bir gidiş vardı. Tezler, parça başı çalışmaya, iş gününün uzatılmasına, fazla mesaiye karşı çıkıyor ve üretimde işçi kontrolünü savunuyordu:

“Üretimde kapitalist yönetimin geri getirilmesiyle sağlanacak çalışma disiplini, emek üretkenliğini aslında artırmaz, fakat proletaryanın sınıf otonomisini, faaliyetini ve örgütlenme düzeyini düşürür. İşçi sınıfını köleleştirmekle tehdit eder ve proletaryanın hem geri kesimlerinde hem de öncüsünde hoşnutsuzluğa yol açar. …

“İşletmelerin kontrolü, yerel ekonomik konseylerin kontrol ve liderliği altındaki, işçilerden ve teknik personelden oluşacak karma kurullara verilmelidir.” (The ‘Left’ Communists’ Theses on the Current Situation, http://libcom.org/library/theses-left-communists-russia-1918)

Sol kanat liderlerinden Nikolay Osinski’ye göre, Taylorcu dayatma, işçiler arasındaki dayanışmayı çökertecek ve işçileri işgücü satıcıları olarak birbirleriyle rekabete sokacaktı. İşçiler, Taylor sistemi altında çok yorulacakları için, mesai dışındaki toplumsal faaliyetlere katılamayacaktı.

Osinski, çalışma disiplininin geliştirilmesine değil, fakat disiplini geliştirme adına kapitalist yöntemlere başvurulmasına karşıydı. Osinski’ye göre, işçilerin uyması gereken üretim normlarını, seçimle gelen halk konseyleri belirlemeliydi. Konseylerin belirlediği üretim normlarına uymayan işçilerin durumuna iş arkadaşları ve yoldaşlık mahkemeleri bakmalıydı. Ayrıca işsizliğin alabildiğine arttığı bir ortamda iş gününü uzatmak saçmaydı, tam tersine, herkese iş bulmak için iş günü kısaltılmalıydı.

Osinski, Komünist’in ikinci sayısında, eğer işçi sınıfına karşı sopa kaldırılırsa gidişatın devlet kapitalizmine varacağı uyarısında bulundu:

“Proleter toplumun, sanayi kaptanlarının fermanlarıyla değil, fakat işçilerin kendi sınıf yaratıcılığıyla inşa edilmesini savunuyoruz. …

“Eğer sopa işçi sınıfına karşı kalkarsa kalkan sopa ya başka bir toplumsal sınıfın etkisi altındaki toplumsal gücün elindedir ya da sovyet iktidarının elindedir. Eğer bu sopa sovyet iktidarının elinde olursa o zaman sovyet iktidarı işçiler aleyhine başka bir sınıftan (mesela köylülerden) destek almak zorunda kalır ve böylece proletarya diktatörlüğü olarak kendini yok eder. Sosyalizm ve sosyalist örgütlenme proletaryanın kendisi tarafından kurulmalıdır. Yoksa hiç kurulmaz, onun yerine başka bir şey, yani devlet kapitalizmi kurulur.” (Nikolay Osinski, “Sosyalizmin İnşası Üstüne”, http://libcom.org/library/construction-socialism-nikolai-osinsky-valerian-v-obolensky)

Hükûmetteki devletçi sapma ise devlet sopasını kullanarak işçi sınıfını sorgusuz sualsiz itaat altına alma kararlılığını şöyle ilân etti:

“Diktatöryel güçler verilmiş, Sovyet kurumları tarafından seçilmiş ya da atanmış diktatörlerin, Sovyet direktörlerinin tek adam kararlarına iş sırasında sorgusuz sualsiz itaat…” (V. İ. Lenin, “Sovyet Hükûmetinin Acil Görevleri Üstüne Altı Tez”, 30 Nisan – 3 Mayıs 1918, TE, İng., c. 27, s. 316.)

İşçilerin mücadele içinde oluşturdukları fabrika komitelerinin onayından geçmiş iş yöneticilerine itaat etmeleri başka şeydir, tepeden inme diktatörlere sorgusuz sualsiz itaat etmeleri başka şeydir. Taylor esaretini ve tepeden inme diktatörlere sorgusuz sualsiz itaati dayatan devlet sopası, gerçekte, sermayenin hükmünü icra eden sopa işlevi görmüştür.

Radek’in kehaneti 

1917 Şubat’ında başlayan devrim, aşağıdan muazzam bir enerji üreterek, devleti dağılma sürecine sokmuştu. 1917 Ekim darbesiyle hükûmeti ele geçiren Bolşevik liderlik ise devlete dayanarak iktidar devşirme stratejisi uyarınca, devrimin ufalayıp gerilettiği devleti toparlamaya girişti.

Devletin toparlanması, devrimin geliştirdiği anti iktidar pratiklerinin ortadan kaldırılmasına bağlıydı. Hükûmetteki devletçi sapma, fabrikalardan işçi semtlerine yayılan otonom pratikleri geriletmek için sanayide işçi kontrolüne karşı devlet kontrolünü dayattı.

Devletçi sapma, işçi sınıfı otonomisini bastırma operasyonunun bir parçası olarak, sendika temsilciliği seçimlerini de devletin vesayetine bağladı. 16-25 Ocak 1919 tarihli İkinci Rusya Sendikalar Kongresi’nde konuşan Perkin adlı delege bu durumu şöyle protesto etti:

“Eğer bir sendika toplantısında bir kişiyi komiser olarak seçmişsek, -yani işçi sınıfının bu konudaki iradesini ifade etmesi sağlanmışsa- o kişinin bizim komiserimiz olacağını, komiserlikte bizim çıkarımızı temsil etmesine izin verileceğini düşünürsünüz. Fakat hayır. Kendi irademizi, işçi sınıfının iradesini ifade etmiş olmamıza rağmen, seçtiğimiz komiserin otoriteler tarafından onaylanması gerekiyor. … Bu, proletaryayı maskara yerine koymak demektir. Proletaryaya temsilcilerini seçme hakkı tanınıyor, fakat devlet iktidarı, seçimleri geçerli sayıp saymama hakkına dayanarak, temsilcilerimize istediği muameleyi yapıyor.” (Aktaran: Maurice Brinton, The Bolsheviks and Workers’ Control, http://libcom.org/library/bolsheviks-workers-control-solidarity-1919)

Hükûmetteki devletçi sapma, bir yandan işçi sınıfı otonomisini geriletirken, bir yandan da siyasal muhalefeti baskı altına aldı. Muhalif parti ve örgütlerin üstüne Çeka salındı. Daha sonra sıra, Bolşevik parti içindeki muhalefete geldi. Sol kanadı destekleyen Komünist dergisi dördüncü sayıdan sonra çıkamadı. En nihayet, 1921’deki 10. Kongre’de parti içi muhalefet tamamen yasaklandı.

Başlarda üç ayda bir toplanan Sovyetler Kongresi, daha sonraları yılda bir toplanır oldu. Sovyet Merkez Yürütme Komitesi güya yüksek yasama organı sayılıyordu. Ama Sovyet Merkez Yürütmesi, bu işlevi hiçbir zaman gerçek anlamda hayata geçiremedi. Hükûmetin ilk yıl çıkardığı 480 kararnamenin sadece 68’i Sovyet Merkez Yürütmesi’ne sunuldu. Daha sonraki yıllarda Sovyet Merkez Yürütmesi, âdeta kararname mühürleyen bir noterlik hâline geldi.

Böylece işçi sınıfının, kır emekçilerinin kazandığı toplumsal iktidar mevzileri adım adım düşürüldü. Sovyetler, fabrika komiteleri, doğrudan demokrasi organları işlevsizleştirildi. Sendikalar, kitle örgütleri, iktidardaki devletçi sapmanın iradesini işçi sınıfına, emekçi halka dayatmanın araçları hâline getirildi. Parti ile devlet iç içe geçti, tek parti rejimi kuruldu.

Tarih, Karl Radek’in 20 Nisan 1918’de yaptığı şu uyarıyı haklı çıkarır bir seyir izledi:

“Eğer Rus devrimi bir burjuva karşı-devrimle ezilirse Zümrüdüanka kuşu gibi küllerinden yeniden doğar. Ama, eğer Rus devrimi sosyalist karakterini kaybederek çalışan yığınları hayal kırıklığına uğratırsa bu darbe, Rus ve uluslararası devrimin geleceği bakımından on misli daha berbat sonuçlara yol açar.” (Karl Radek, “Beş Ay Sonra”, 20 Nisan 1918, Kommunist, https://www.marxists.org/archive/radek/1918/04/five-months.htm)

One Response to İşçi kontrolüne karşı Taylorizm

  1. Pingback: İş Dünyasından Yönetim Felsefeleri - Taylorizm | Yönetim Bilimi

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.